Birbirine karıştırdığımı ilk farkettiğimden beri Ahmet Altan ve Mehmet Altan isimlerinin geçtiği her yerde durur bir düşünürüm. Kim kimdi ilk anda çıkaramıyorum. O kısa duraksama anı, birinci sistemin ikinci sisteme1 danıştığı an olabilir mi bilmiyorum ama şunu iyi biliyorum ki böylesi durumlarda vardığım ilk sonuç yanlış çıkıyor mutlaka.
İlk aklına gelenin tam tersi olmalı şeklinde bir pratik de geliştirebiliyor insan zamanla… Şuursuzca! Yanılgı işte… Kognitif.
Kahneman’a göre kafayı çalıştırıp mümkünse muhakeme etmek yerine hayatı yaşamkalım otomatiğine bağlanmış bir bitki olarak idare ve idame ettirmek anlamına geliyor bu.
Ahmet Altan’la Mehmet Altan’ı karıştıran bir tek ben miyim?
“Sen buna mesele mi diyorsun?” “tek derdin bu mu?” filan denmesin rica ederim. Konu mühim. Ahmet’le Mehmet isimlerinin durumu, mesela bir Burak veya Berk’inki gibi değil memleketimizde. Ne kadar Ahmet varsa o kadar Mehmet var işte? diyerek geçiştirdiğimiz için oluyor hep bunlar…
…
Geçenlerde The Brand Age sitesindeki “Kikirdeyen Kiki ile babalanan Bouba!” başlıklı bir A. Selim Tuncer yazısında2 yeniden rastladım konuya — daha önce de kendisinden dinlemiştim (okumuştum) diye hatırlıyorum.
“Alman ruhbilimci Wolfgang Köhler 1929 yılında yaptığı bir araştırmada biri uzun ve sivri, öteki yuvarlak hatlardan oluşan eğri büğrü iki anlamsız biçimin çizimlerini gösterdiği deneklerden her bir biçime ‘takete’ ya da ‘baluba’ adlarından birini seçerek vermelerini ister. Köhler deneklerin çok büyük bir bölümünün uzun sivri biçim için ‘takete,’ yuvarlağımsı olanı için de ‘baluba’ sözcüğünü tercih ettiklerini gördü.
… diyor Selim Tuncer.
2001 yılında da Kaliforniya Üniversitesi’nden Vilayanur Ramachandran ile Edward Hubbard, Wolfgang Köhler’in deneyini yeniden ele aldılar. Kohler’in deneyindeki benzer biçimleri ve uydurulan isimleri kısmen değiştiren bilimadamları yüzde 90 gibi çok yüksek bir çoğunluğun yıldız gibi sivrilikleri olan biçime ‘kiki,’ yumru gibi eğri ve bombeli olana ‘bouba’ adını uygun gördüklerini saptadılar.”
İçinde aynı mevzu geçen bir video izlemiştim. Yazıda bahsi geçen Nörobilimci V. S. Ramachandran, “Vilayanur Ramachandran’dan zihnimiz üzerine” başlıklı sunumunun3 sonlarındaki “sinestezi” bölümünde benzer bir örnek veriyordu — E.M. Hubbard’la birlikte yazdıkları makalenin4 kısa bir özeti şeklinde… Bakınız, orada “Kiki” ve “Buba” olarak geçiyor:

Size, aslında hepinizin sinestezik olduğunu ancak inkâr ettiğinizi —bunu bilmediğinizi— göstereceğim. İşte bu benim Marslı alfabesi dediğim şey, aynı bizim alfabe gibi…
İşte Marslı alfabesi. Birisi Kiki, birisi Buba. Hangisi Kiki, hangisi Buba?

Kaç kişi bunun Kiki, bunun Buba olduğunu düşünüyor? Ellerinizi kaldırın. Bir iki tane mutant var. Ellerinizi kaldırın. Yüzde 99’unuz. Şimdi, hiçbiriniz Marslı değil, nasıl yaptınız bunu? Çünkü hepiniz çapraz modelle sinestetik soyutlama yapıyorsunuz. Yani, beyninizin ses bölgesindeki keskin ton değişimi, Ki-ki (tüysü hücreler etkilendi), köşeli şekildeki görsel keskinliği taklit ediyor. Bu çok önemli, çünkü bize anlattığı şey beynimizin ilkel bir şekilde bağlantı kurduğudur —saçma bir illüzyonmuş gibi geliyor. Bu şekli yapan gözdeki ışık demetleri ve ses örüntüsünü oluşturan kulaktaki tüy hücreleridir. Ama beynimiz, bunları ortak paydaya almayı başarabiliyor. Bu, soyutlamanın ilkel bir biçimi ve biz şimdi biliyoruz ki bu, beynin fusiform gyrus denen bölümünde oluyor. Çünkü ne zaman hasar görse, insanlar Buba-Kiki alakasını kurma becerisini yitiriyorlar. Ayrıca mecazi ilişkileri kurma becerilerini de yitiriyorlar…” (21:14)
Vilayanur Ramachandran
Ramachandran ismine Berkan İsmet’in bir yazısında5 rastlamıştım ilkin. Orada bahsettiği kitap6 Türkçeye de çevrildi ve çok iyi hakikaten, tavsiye ederim.
Bakınız, benzer bir sıkıntı sanki şurada da var; bu bir video…7 Oldukça keyifli bir müzik videosu. Dört vokalden en dıştaki ikisinin hangisi Ahmet hangisi Mehmet sizce?.. Pardon, hangisi bas, hangisi tiz? (Fiziklerine ve solo söyledikleri anda seslerine dikkat ediniz.)
Hülâsa, Ramachandran’ın Marsça şemasındaki isimleri Türkçe isimlerle kıyasladığımızda, ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Soldaki karakter Ahmet, sağdaki karakter Mehmet. Oysa Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın fizikleri hiç de aynı sonucu vermiyor gibi…8

Doğrusunu belki şöyle formüle edebiliriz:
İnce sima = Ahmet Altan
Yanaklı sima = Mehmet Altan
Yanılıyor da olabilirim.
Dipnotlar
- Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme (Thinking, Fast and Slow Türkçesi: Osman Çetin Deniztekin, Filiz Nayır Deniztekin) kitabında geçen terminoloji ↩︎
- “Kikirdeyen Kiki ile babalanan Bouba!,” A. Selim Tuncer, The Brand Age, 26 Aralık 2014 ↩︎
- “3 clues to understanding your brain,” V. S. Ramachandran, TED Talks, Mart 2007 (Video) ↩︎
- V.S. Ramachandran and E.M. Hubbard, “Hearing Colors, Tasting Shapes”, Scientific American, May 2003, Vol. 288, No. 5, pp 42-50. ↩︎
- İnsan dediğiniz canlı sadece biyolojisinden mi ibarettir?, İsmet Berkan, Hürriyet ↩︎
- Öykücü Beyin, V. S. Ramachandran (The Tell-Tale Brain, Türkçesi: Ayşe Cankız Çevik, Alfa) ↩︎
- MMMbop (Doo Wop Version) – 1950s Style Postmodern Jukebox Hanson Cover ↩︎
- Oğlum Efe’ye arada bir Ege, Ege’ye de Efe dememin nedeni bu olabilir mi, onu da bilemiyorum. F harfine sormak lazım ya da G’ye… Bu örnekte semantik de giriyor tabii devreye ama önce bir fiziklerini görmeniz lazım 🙂 ↩︎